Muhammed Ali / Dünyanın Kralı (David Remnick)

Kendimi bildim bileli boksu severim ve Muhammed Ali Clay hayranıyım. Hatta ergenlik çağlarımda boks yapmışlığım da vardır. Dolayısıyla teknikleri de bilirim. Rocky filmlerinin her birini kaçar kez seyrettiğimi hatırlamıyorum bile, ama replikleri hala hatırladığıma göre demek ki epey seyretmişim. Eski şampiyonları da bilirim, arada sırada eski maçları da seyrederim. Dolayısıyla yayın evimden bana, “Muhammed Ali’nin biyografisi çevrilecek, ne dersiniz?” diye bir teklif geldiğinde nasıl havalara uçtuğumu, ne kadar heyecanlandığımı anlatamam. Hiç düşünmeden, kitabın orijinalini incelemeden, yazarını araştırmadan kabul ettim.

Bu sürecin benim için ne kadar zorlu geçeceğinden habersizdim tabi. Çünkü Muhammed Ali yeni ölmüştü, yayın evi de bir an önce biyografisini piyasaya çıkarmak istiyordu. Bu yayınevimin de daha önce yaptığı bir şey değildi, normalde çevirmenlerine bu kadar kısıtlı zaman vermezler. Bu iş ne kadar acil olsa da -ki aciliyet gerekçesine ben de tamamen katılıyordum- kitap normalde çok kalın olmadığı halde iki haftada çevirebilmem hiçbir şekilde mümkün değildi. Çünkü dediğim gibi kitabın orijinalini incelemeden hemen kabul etmiştim bir kere ve metin zor olmamakla beraber aşırı uzun cümleler, paragraflar yüzünden epey zorlayıcıydı. O yüzden yayınevimle şöyle bir çözüm ürettik; her ne kadar bir kitapta birden fazla çevirmenle çalışmak riskli olsa da aynı yayın evindeki iki çevirmen arkadaşımla birlikte ortak bir çalışma yürüterek yetiştirebildik. Çevirisi tam 17 günde tamamlandı diyebilirim. Yayınevinin ekibiyle birlikte koordineli çalışarak bu süreci atlattık. Kitabın içinde adları geçen çevirmen arkadaşlarımdan bana gelen metinleri tekrar elden geçirdim, kontrollerini ve düzeltmelerini yaptım, yani kitabın editörlüğüne de katkıda bulunmuş oldum. Hem de büyük bir zevkle. Burada asıl vurgulamak istediğim şey; takım çalışmasının önemi. Hayatımın en stresli 17 günüydü ama aynı zamanda duygularımın depreştiği, kendimi gururlu hissettiğim heyecanlı bir süreçti. Benim için o kadar güzel bir duyguydu ki ne uykusuzluğu, ne de yorgunluğu umursadım. İçime sinmiş bir şekilde yayın evime teslim ettiğimde, “Evet, Sibel, çok güzel bir şey başardın, aferin sana,” dedim kendi kendime. Ancak “Keşke daha fazla zamanım olsaydı da içime sindire sindire, keyfini çıkara çıkara çevirseydim” duygusu hiç gitmiyor yüreğimden. Bu bir ilk olmasa da, yine de hayranı olduğum bu özel insanın bir başka biyografisini daha ülkeme kazandırmakla onun için bir şeyler yapmış olmanın verdiği gurur ve sevinci her zaman yüreğimde taşıyacağım.

Kitabın arka kapak özetini sizlerle paylaştım. Ancak şunu belirtmeliyim ki kitap; Muhammed Ali’nin tüm kariyerini etkileyen ve onun ulaştığı kariyere varmasında istemeden de olsa büyük pay sahibi olan, kendisinden önceki iki dünya ağırsıklet boks şampiyonunun (Sonny Liston ve Floyd Patterson) kısa biyografileriyle başlıyor. Bu sayede üç şampiyonun hem özel yaşamlarına, hem de birbirleriyle olan kıyasıya mücadelelerine tanıklık ediyoruz. Aynı zamanda Cassius Clay’in İslam’ı nasıl seçtiği ve o tarihlerdeki ırk ayrımcılığı hakkında da geniş bilgi sahibi oluyoruz. Ancak kitap bu efsanevi sporcunun tüm kariyer hayatını kapsamıyor, sadece belli bir döneme yoğunlaşmış. Yine de oldukça tatmin edici ve bir o kadar da dönemin politikasına, sosyo-ekonomik yapısına, mafya dünyasına dair verdiği bilgilerle dolu dolu bir içeriğe sahip.

Sevgiyle kalın.

Muhammed Ali’nin Küba ziyaretinde Fidel Castro’yla görüşmesi.

 

Digiprove sealCopyright secured by Digiprove © 2017 Sibel ATAM

Yorum Yapmak İster Misiniz?

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.