YOL

Şu hayatta sen de herkes gibi kendine bir amaç edindin, değil mi. Sen de haklısın. Amaçsız yaşam olmaz ki. Ne de olsa, hayat yolumuzda hepimizin bir amacı var. Bu herhangi bir şeyi gerçekleştirmek, üretmek, icat etmek veya bir yere varmak, bir makama yükselmek olabilir. Bunu yapabilmek için kafanda bir yol haritası belirlemen gerektiğini de bilirsin, çünkü “Nasıl” sorusunun önemi karşısında önceden belirlenmiş bir yol izlemediğin takdirde amacına ulaşmak ya çok zor ya da imkânsızdır, öyle değil mi.

Edep, Yâ Hu!

Çağımızın hastalıklarından bahseden bir yazı okuyorum. Bu hastalıklar altı başlık altında toplanmış: Akıl Yoksunluğu, Empati Yoksunluğu, Cehalet, Açgözlülük, Aşırı Ego ve Vicdan Eksikliği. Yazı kısa ve pek aydınlatıcı bir bilgi de yok. Düşünüyorum. Çevremizde böylelerinden ne kadar çok olduğunu hayretle fark ediyorum.

Onlar her yerde. Oturduğumuz kafede, iş yerimizde, ailemizde, arkadaş çevremizde, yemek yediğimiz restoranda, trafikte, banka kuyruğunda, spor salonunda, sokağımızda… Bazıları ise o kadar yakınımızda ki herhangi bir sürtüşme yaşanıncaya kadar farkında bile olmuyoruz. Ancak karşımıza geçtiklerinde takke düşüp kel görünüyor ve biz daha önce ne kadar kör olduğumuzun şokunu yaşarken, onlar o anki şaşkınlığımızdan faydalanıp daha fazla üzerimize gelmenin tadını çıkarıyor. Daha sonra da biz kalp kırıklığımızla yüzleşirken, onlar arkalarını dönüp gidiyor ve sanki hiçbir şey olmamış gibi gülüp eğlenmeye devam edebiliyor. İyi de, nasıl?

Nietzsche İle Yürümek

Yazar John Kaag Amerikalı bir felsefe profesörü ve henüz üniversite yıllarındayken çıktığı aydınlanma seyahatine -yani onu anlamak ve kendini bulmak amacıyla Nietzsche’nin yürüdüğü yolları arşınlamak için İsviçre Alpleri’ne yolculuğuna- evlenip çocuk sahibi olduktan ve otuzlu yaşlara ulaştıktan sonra yarım bıraktığı işi bitirmek ve farklı bir bakış açısıyla tekrar değerlendirmek üzere bir daha çıkmak ister.